Arama
    Ürgüp Belediyesi
    Geri

    Tarihçe

    Mazisi tarihi çağlara dayanan Ürgüp’ün tarihini incelemek Kapadokya tarihinin sayfalarını çevirmekle mümkün olur. Bu gün olduğu gibi eski çağlarda da batı-doğu, kuzey-güney yönlerini birbirine bağlar. 

    Doğuya giden Makedonyalılar(Büyük İskender) Romalılar, Fatih ve Yavuzlar, onları takip eden Osmanlı padişahları hep bu yöreden geçmişler ve ikmallerini burada yapmışlardır. Bölge Asurlar döneminde “Katpatuka” klasik çağlarda “Kapadokya” diye anılmıştır. Ürgüp, tüf tabakası ile örtülü bulunması ve çok yumuşak olması, korunmaya büyük yardımcı olması nedeniyle Etiler ve Mısırlılar arasında paylaşılamayan bir alan olmuş, stratejik öneminden dolayı sık sık savaşlar çıkmasına sebep olmuştur. Stratejik değeri ve tabiatın kendisine bahşettiği en uygun şartları toplamış olan Ürgüp ve havalisi, geçmişte çok zengin, hararetli ve renkli hayat sürmüş olduğu arkeolojik tanıklar, tarih kayıtları ve canlı örneklerle sabittir.
    Hititoloji, Sümeroloji, Eski Diller Fizyolojisi gibi ilim dallarının doğuşuna kadar bilgilerimiz Yunan tarihçilerinin yarı efsanevi bilgileri ile M.Ö. I.Yüzyılı geçmiyordu. 19. Yüzyılda yukarıda saydığımız ilimlerle Kapadokya da yerleşme izleri M.Ö 5000-4000 yıllarına inerek görmek mümkün olmuştur.
    Yazının Anadolu’ya gelişi, M.Ö 2000 yılında bu yörede ticari koloniler kuran Asurlular tarafından yayılmıştır. M.Ö 1000 yıllarında Hitit Krallığı hüküm sürmüştür. M:Ö altıncı yüzyılda Lidya Krallığı ile birleşen ve büyük uygarlığa sahne olan Kapadokya daha sonra M:Ö 521 yıllarında Pers egemenliğini altına düşmüştür

    M:Ö 334 yıllarında bölgeden geçen Makedonya Kralı Büyük İskender egemenliği altına girmiş ve Büyük İskender kendi adına bu bölgeyi idare etmek üzere komutanlarından birisini görevlendirmiştir. Görevlendirdiği I. Ariarrathes M.Ö 323 yılında Kapadokya Krallığını kurmuş bu surette egemen, Büyük Kapadokya Krallığı tarih sayfalarındaki yerini almış ve bölgenin tam içinde olan Ürgüp de en parlak devirlerini yaşamıştır. Ürgüp ile Kemerhisar, Kayseri şehirleri de Kapadokya’nın uygar şehirleri arasına girmiştir. Bu dönemde Ürgüp’te 30 bine yakın insan yaşamıştır.
    Kapadokya Krallığı M.Ö 27 yıllarında Romalıların istilasına uğramış ve Roma İmparatorluğunun bir eyaleti haline gelmiştir. Hıristiyanlığın bu yöreye yerleşmesi ile M.S 53 yılından dan itibaren Hıristiyanlarca kiliseler ve şapeller yapılmış, Yöre Kudüs ve Suriye’ de zulme uğrayan Hıristiyanların sığınak yeri olmuştur. Bilhassa Putperest Roma’nın zulmüne rağmen Hıristiyanlık Ürgüp yöresinde gelişme imkanı bulmuş, gerek Etilerin kazdıkları mağaralara sığınmak ve gerekse volkanik ve erozyonal faaliyetler sonucu meydana gelen vadiler zulümden ve ölümden kaçan ilk Hıristiyanların sığınak yeri olmuştur. M.S 336 yılında Hıristiyanlara Dini özgürlük verilmesi üzerine Kapadokya havalisinde Hıristiyanlık süratle yayılmış, sütun inzivasına çekilen papazların dini merkezi olmuştur. Bu gün gezilebilecek pek çok kilise 5. yüzyıldan itibaren yapılmış, 842 yılında İkonoklazm’ın kalkmasından sonra resimlendirilmeye başlanmıştır. 

    395 yılında Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra Kapadokya Doğu Roma(Bizans) imparatorluğunun payına düştü. Kapadokya ilk dönemlerde dış baskılardan uzak sakin bir yaşantı içinde idi. Justinyen döneminde (526-565) merkezi bir eyalet olarak kalmıştır. Bu mutlu devir, VII yüzyılın başlarında sasani akınları ile sona ermiştir. Güneyden gelen Mesleme komutasındaki Arap akınları ile karşı karşıya kaldılar. Araplar ile yapılan savaşlarda Bizans imparatorluğunun ileri karakolu haline gelmiştir. Periodik olarak arap akınları sırasında Kayseri 647 ve 726 yıllarında iki defa, Ankara 838 de ve Kemerhisar 806 da işgal edildi. Bizans imparatorluğu IX yüzyılda arap akınlarının önüne geçebilmiştir. Yaklaşık 250 yıl süren bu kritik dönem kaya kapadokya’sının önem kazanmasına sebep olmuştur. Zira düşmanlardan kaçan Hıristiyan halk buralara göçerek kayalara vadi yamaçlarına yeraltılarına oydukları mağaralara sığındılar. Ancak bu yüzyılda tek sebep Sasani ve Arap akınları değildi. Göçün ikinci sebebi İkonoklazm zulmü ve küskünlüğü idi.

    İkonoklazm, tasvir sanatlarının kullanılıp kullanılmaması Bizans’ta uzun zaman tartışma konusu olmuştur. Yunanlılar’da Tanrı tasavvurunun vücutlaştırılması fikri ile doğudaki soyut Tanrı tasavvuru daima çatışan iki anlayış olmuştur. Bizans’ın soyut Tanrı tasavvuru olmasına rağmen halkın somut Tanrı tasavvuruna ihtiyaç duyuyordu. 725 yılında İmparator III. Leo 725 yılında tasvirlere tapınmayı yasakladı. Bir çok ikonlar( kutsal kişilere ait resim ve heykeller) tahrip edildi. 842 yılında İmparatoriçe Teodora, tasvir yasağına son vermiştir. Bugün Ortodokslar tarafından bayram günü olarak kutlanır. X.ve XI yüzyıl ortalarında hüküm süren barış ve güven havasının etkisiyle Kaya Kapadokya’sı en güzel eserleri verilmeye başlandı. Göreme Açık hava Müzesindeki kiliseler bu devrin ürünlerindendir.

    Kapadokya 1071 Malazgirt Savaşından sonra 1080 yılında kurulan Anadolu Selçuklu Devletinin Moğol akınları etkisiyle yıkılması sonucu ortaya çıkan beylikleri arasında Karamanoğlu Beyliğine bağlandı. Bu dönemde kiliselerin ve manastırların yanında camiler, kervansaraylar, medreseler ortaya çıkmaya başladı. Müslüman halk ile Hıristiyan halk arasında herhangi bir çatışma söz konusu değildi. Türk İslam eğemenliği Hıristiyan toplulukların dinsel düşüncesine ve davranışlarına karışmadı. Onlara toleranslı davrandı. Bu devrede kilise yapımına devam edilmiştir. Şahinefendi Köyündeki “Kırık Şehitler Kilisesi” Kapadokya’da yapılan en son kaya kiliselerden biridir.(1216-1217)
    Kapadokya Osmanlı egemenliğine düştüğü zaman Hıristiyan halkı eski hareketli yaşantısını terk etti. Kaya kiliseler ve manastırlar boşaltıldı.
    Ürgüp yöresi, Erozyonel neticesi insanlar üzerinde mistik bir ruh yarattığından, mistik hayatı tercih edenlerin yeri olmuş “ Öbür Dünya” yı hayal edenlerin ölümden sonraki hayata hazırlanmak için terccih ettiklei inziva köşeleri olmuştur. 


    ÜRGÜP İSMİ

    HAIOS veya AYIOS isminde miladi ikinci yüzyılında yaşamış bir papaz ismi olup, Latince söylenişi “PROKOPIOS” tur. (Prof.Dr. Bekir KÜTÜKOĞLU) Türkçe de olduğu gibi “ geldim” “gittim” , “kaldım” kelimelerinde “-tim”, “-dım” takıları düşer, “gel, git, kal” olur. Latince’ de “-ıos”,-ım, –ın” takıları düşerek PROKOP kalır, “Pireküp” ten değişik olarak ÜRGÜP denmiştir. “PROKOP” un Selçukça teleffuzu “PİREKÜP” tür. 

    Bugün Belgrat’ın güneyinde aynı isminden gelme Ürgüp adında bir kasaba mevcuttur. “Les Eglises Rupestres de Cappadoce” adlı eserinde ve esere ilave ettiği 2 nolu haritasında Ürgüp’ün yerine “PROKOPIOS” olarak yazılmıştır.